USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Gene başkanlık sistemi üzerine 1

16-01-2018

Aslında çok daha eski zamanlardan beri yazıp söylüyorum ama, bu gazetenin arşivine bakarsanız, (Yeni Düzen’inki kayboldu, Yeni Demokrat ve Yeni Kıbrıs için de gidip Milli Arşiv’de çalışmak lâzım ve zamanım yok!) görürsünüz ki ben bu meseleyi yıllardır savunuyorum. Hangisi? Başkanlık Sistemi…

 

Neden?

 

22.03.2011- günkü yazıdan başlayalım… Başkanlık sistemi-parlamenter sistem... Başlık buydu…

 

“Son günlerde, sanki de ilk defa söyleniyormuş gibi birdenbire, Başkanlık Sistemi yeniden gündeme geldi. Geçen dönem, CTP-BG’nin hükümette olduğu zamanda da dillendirilen bu istem, bir meclis komitesi kurulup, konunun araştırılması aşamasına kadar gelmiş, ancak o dönem bir anayasa, seçim kanunu, meclis iç tüzüğü ve siyasal partiler yasası değişikliği ile birlikte ele alındığından, muhalefetin meclis boykotundan vazgeçip, meclise dönmesi ile rafa kaldırılmıştı. Başkanlık Sistemi her gündeme getirildiğinde, ben bu sistemden yana olduğunu açıklamış bir kalemin sahibiyim…

 

Bizim partiler demokrasimizde, hükümeti yani yürütmeyi ele geçirmek için, mecliste bulunan milletvekillerinin yarısından bir fazlasını ele geçirmek gerekir. Yani 26…Bunlardan on tanesi bakan olur, geriye kalanlar da ilk kabine değişikliğinde bakan olmak için sıraya girerler. Mecliste çoğunluk grubuna mensup bir milletvekilinin, parlamentonun yasama ve denetleme’den ibaret görevlerinden, ikincisini yerine getirmesi mümkün değildir. Zira Yürütme, meclisteki çoğunluk grubuna ait olduğu için, çoğunluğu elde etmiş partinin bir milletvekilinin, “Denetleme” yapmak üzere, hükümette bakan olan bir partilinin bir hatasını kabul etmesi, hem parti disiplinine aykırıdır ve hem de o milletvekilinin, siyasi hayatının sonudur. Yani bizim meclisimizin, iki görevinden biri olan “Denetleme”yi yapmasına, bu sistem engeldir.

 

Partiler demokrasisinin bizde uygulanan şeklinde, meclisin birincil görevini yerine getirmesi, yani yasa yapması da, mümkün değildir. Daha doğrusu, Yürütme’nin tekelindedir. Çünkü anayasa ve meclis iç tüzüğü, önceliği hükümet önerilerine verir. Bu bir şey değil, her hükümet bir de getirdiği önerilere bir de “Öncelik” alarak, hükümetten başka kimsenin, ne muhalefet, ne muhalefete mensup bir milletvekili, ne iktidarın hükümet dışında kalan çoğunluğu ne de bir iktidar partisi milletvekilinin, asli görevini yerine getirmesine izin vermez. Parti disiplini çiğnemeyi göze alan bir aykırı ortaya çıksa bile, yazıp vereceği bir yasa teklifi (anayasada böyle yazar) ilgili komitenin gündeminin dibine atılır! Ve her hafta gelen hükümet önerilerine de öncelik ala ala, katiyen sıra onun görüşülmesine gelmeden, dönem biter. Teklif kadük olur… Ve zaten bu “Terbiyesizliği” yapan adam da bir daha meclise geri dönemez… Bunun da adı, parti disiplinidir! Dolayısıyla bize partiler demokrasisine bağlı parlamenter sistem; demokratik yönetimin sacayağını oluşturan Yasama, Yürütme ve Yargı erk bölüşümünü ortadan kaldırmıştır. Yasama, Yürütmenin fiili işgali altındadır. Yargı’yı da Allah korusun… Milletvekillerini, düğün, dernek, cenaze gezmek zorunda bırakıp; “Parmak çocuklar” diye suçlanmalarına neden olan, seçilenlerin kalitesizliği değil; işte bu sistemdir… Yetki bakanlar kurulu ve memurlarda, ama sorumluluk halkın seçtiği milletvekillerinde! Tıkanıp kaldığımız yer, burasıdır…” deyip, o gün yazıyı bitirmişiz…

 

Devam edeceğim…
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR