Araştırmaya göre, ulusal enerji bağımsızlığı, karbonsuzlaştırma hedeflerine duyulan güvenin ve küresel iklim iş birliğinin önüne geçerek en önemli öncelik haline geldi.
İki yılda bir yapılan ve enerji, sanayi ve inşaat sektörlerindeki altyapı dönüşümünün durumunu değerlendiren Siemens araştırması, küresel istikrarsızlık ve tedarik zinciri oynaklığının etkisiyle enerji arzının stratejik bir araç olarak kullanılmasını azaltma çabasının belirleyici olduğunu gösteriyor.
Enerji Arzı Öncelikte Üçüncü Sıradan Zirveye Yükseldi
COP30 öncesinde yayınlanan rapora göre, üst düzey liderler esnek bir enerji arzının altyapı geçiş hedefleri arasında hükümetin en önemli önceliği olması gerektiğine inanıyor. 2023'te öncelik sıralamasında üçüncü olan enerji arzı, bu yıl birinciliğe yükseldi. Ulusal enerji bağımsızlığı ve iklim risklerinin proaktif yönetimi, öncelik sıralamasında en büyük yükselişi kaydeden diğer başlıklar oldu.
Siemens AG Yönetim Kurulu Üyesi ve Akıllı Altyapı CEO'su Matthias Rebellius, bu değişimi şu sözlerle değerlendirdi: "Altyapıda geçiş; ulusal enerji güvenliği hedeflerinin karbonsuzlaştırma konusundaki küresel iş birliğini geride bıraktığı yeni bir aşamaya girdi. Sistemler artan iklim sorunları ve enerji kesintileriyle karşı karşıya kaldıkça, dayanıklılık isteğe bağlı olmaktan giderek uzaklaşıyor."
İklim Hedeflerine Güven Azalıyor
Dayanıklılık ve enerji güvenliğinin öncelik kazanmasıyla birlikte, küresel iklim hedeflerine ulaşılmasına ilişkin güven de azalma eğilimine girdi. 2023'te yöneticilerin yüzde 44'ü 2030 yılı karbonsuzlaştırma hedeflerine ulaşılmasını beklerken, bu oran yüzde 37'ye geriledi. Yöneticilerin yarıdan fazlası (%57), önümüzdeki iki yıl içinde fosil yakıtlara yapılan yatırımların artmasını bekliyor. Bu düşüş, raporun "net sıfır" stratejilerinin yeniden gözden geçirildiği bir dönemde dayanıklılığın enerji planlamasına dahil edilmemesinin hem ekonomik hem de çevresel riskler taşıdığı uyarısını yapmasına neden oldu.
Yerel Üretim ve Yapay Zekâ Vurgusu
Rapor, çok yönlü temiz enerji vizyonundan, giderek artan bir şekilde ulusal dayanıklılığa ve bölgesel üretime odaklanan bir vizyona geçişin altını çiziyor. Katılımcıların yüzde 62'sinden fazlası, gelecekteki enerji sistemlerinin küresel ticaretten ziyade yerel veya bölgesel üretime dayanacağına inanıyor. Dijitalleşme, enerji depolama olanaklarının genişletilmesinin hemen ardından temiz enerjiye geçişi hızlandırmada en önemli ikinci faktör olarak öne çıkıyor.
Özellikle Yapay Zekâ (YZ), geçişi hızlandıracak kritik bir unsur olarak görülüyor. Katılımcıların yüzde 66'sı, YZ'nin kritik altyapıyı daha dayanıklı hale getirmeye yardımcı olduğuna inanırken, yüzde 59'u ise faaliyetlerini karbonsuzlaştırmak için YZ kullanıldığını bildiriyor.
Rebellius, "Bu değişimde yapay zekâ, teknoloji ve dijitalleşme artık kritik bir öneme sahip. Yenilenebilir enerjiye dayalı sistemlerin karmaşık yapısını yönetmek ve temiz enerjiye geçişi daha akıllı bir şekilde hızlandırmak için kurumların ve hükümetlerin elini güçlendirebilirler," diyerek dijital teknolojilerin merkezi rolünü teyit etti.









