USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

ŞEB-İ YELDA VE ARALIK AYI

21-12-2020
Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir

Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç sâat

Lâ-edrî

Her mevsim, her ay güzeldir.

Her gün bir dejavudur. Her ay bir sene öncekinin aynısıdır hemen hemen.

Değişen şey, yaşınızdır aslında.

***

Aralıkta, erken olur akşamlar.

Dingindir aralık,

Kurşuni renkli semadan negatif enerji yüklenen insanlar bir an önce evlerinde olmak isterler. Günler erken biter, akşamlar erken başlar, geceler bitmez.

Öylesine bitmez ki meşguliyeti olmayan için,

Yakacağı, evi olmayan için zordur aralık ve sonrası.

Geceler geçmek bilmez, sabahlar olmak...

Öylesine çilelidir aralık geceleri.

Necip Fazıl’ın şiirinde vurguladığı gibidir;

Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar,

Ne de şeytan bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

Aralık geceleri, hastanın sabahı beklemesi gibi bir şeydir.

Hüzünlüdür...

Bir göz odada dokuz nüfusun yattığına şahit oldum. Buz gibi yer yataklarının ısınması için minicik bedenlerin birbirlerine sokulduklarını gördüm…

Damı akan evler için kâbustur aralık.

Yağmur da olsa kar da olsa gecenin bir vaktinde, tatlı uykuda yüzünüze pıt pıt damlalar düştü mü bilmem! O saatte yapılabilecek tek şey, damlayan yere bir leğen koymaktır. Damlayan yerlerin sayısı arttı mı, leğenlerin sayısı da artar. Çileyi evin anası çeker böyle durumlarda.

Yorganı başına çekince kurtulacağını sanan çocuklar için, leğene düşen her bir damlanın sesi Çin işkencesine dönüşür âdeta. Hele sobanın borusu da duman kaçırıyorsa...

Tut kelin perçeminden.

***

Bugünkü gibi değildi,

Aralıkta yaz meyve ve sebzeleri olmazdı.

“Kurutmalık” tabir edilen sebzeler olurdu yazdan kalma.

Patlıcan, domates, kabak , biber vs.

Kırmızı pul biber bile yazdan hazırlanırdı çuval çuval.

En önemli gıda maddeleri; ekmek, makarna, patates, bulgur (pirinç lükstü).

Ekmek?

Çileli Anadolu kadınları,

Sekiz mart “kadınlar günü” nedir, “feminizm” nedir, “kadın hakkı” nedir bilmeyen güzel insanlar. Hele ekonomik bağımsızlık kavramını hiç duymadılar.

Neydi ki o?

Onların âleminde girdiği evden ayrılmak yoktu ki. Diğer hâne halkı neyse o da o idi.

Ekmek dedik ya,

Sabah namazında kalkan Anadolu kadını, sobayı yakar önce. Hayvanlarını yemledikten ve suyunu verdikten sonra, hamur yoğurmaya başlar.

Aralığın ayazı da yağışı da fenadır.

O soğukta, dışarıda, ocaklıkta yufkalar açılır ve sacda pişirilir. Yüzlerce yufka pişirilir üç dört saatte.

Yavrusu varsa bu arada onun da ihtiyacını görecek, çocukları okula gönderecek,

Kar varsa damda, kürenecek. Damlıyorsa, loğlanacak.

Dedik ya,

Gün kısadır aralıkta.

Akşam hazırlığı yapılacak,

Hasılı Anadolu’da aralık zordur. Kadınlar için daha da zordur.

***

Kendine has güzelliği de yok değildi aralıkların, bütün imkânsızlığa inat.

Sosyal hayat çok hareketlidir(!)...

Erkekler, akşam yemeğinden sonra köy odasının yolunu tutarken kadınlar, gaz lambası ışığında şehriye dökmek için bir araya gelirler. Köyün ya da mahallenin bütün dedikoduları, yağan yağmurun çisiltilerine karışırdı. Bu sohbet o kadar tatlı gelirdi ki çocuklarının her birinin bir köşede uyuduklarının farkında bile olmazlardı.

Bütün bu faaliyetler akşam saat dokuzda biterdi. Zira gece saat beşte başlamışsa sözgelimi, dört saatlik bir zaman diliminden bahsediyoruz. Tren de gelmiş oluyordu o saatte. Zaten bir tek onun düdük sesi duyulurdu uzaktan gece boyunca. Tabii köyün köpeklerini saymazsak.

***

Tezek dumanları yükselirdi, kerpiç evlerden. Cılız ve titrek gaz lambaları gölgeleri büyütürdü. Şehirden gelen birisi portakal getirmişse paylaşılarak yenirdi. Tek eğlencemiz, teneke sobanın etrafında komşumuz “Hamal Müslüm”’ün anlattığı “haket”lerdi (hikâye). Kâh hükümdarın kızına âşık olan fakir oğlanın haketini, kâh dev haketini (doğrusu masal) anlatırdı. Korkulu oldu mu, gece yatamazdık.

Aralık geceleri hoştu bizim için. Çileyi hep anam çekerdi (Allah rahmet etsin).

Anlatılanları, ipad, iphone ile büyüyen bugünün çocuklarının anlaması güç.

***

Bir güzelliği daha vardır aralık ayının, Şeb-i Yelda’yı bünyesinde barındırması.

21 Aralık en uzun gecedir bizim yarım kürede,

Yani Şeb-i Yelda…

Dedik ya akşam erken olur aralıkta, bitmek bilmez geceler…

Bu tabir şiirlerde, hikayelerde, romanlarda çok sık kullanılır. Kimi zaman bu uzun gece, sevgilinin uzun siyah saçlarına benzetilir. Güzün bitip kışın başladığı gece olarak kabul edildiği için kimi toplumlarda bayram olarak da kutlanır. Mesela İran’da yapılan Şeb-i yeldâ kutlamalarında, ailenin en büyüğünün evinde toplanılır, başta karpuz ve nar olmak üzere hemen her tür yiyecek hazırlanır, sabah güneşin doğuşuna kadar bu ritüel devam eder.

Zerdüştlükte yılın başı olarak kutlanırken, kimi inanışlarda “horrem ruz” (kutlu gün) olarak geçen şeb-i yelda, Eski Ermeni takvimlerinde de “navasard” olarak adlandırılmış ve yeni yıl olarak kutlanmıştır. Birçok farklı inanç, değişik anlamlar yükleyerek kutlamışlardır tarihler boyu.

Onu bunu bilmem, yazının başına koyduğum iki satırlık şiir sizce de muhteşem değil mi? (Bu beyit, Sabit’in olduğu söylenir ancak akademik çalışmalarda La-edri diye geçmektedir)

Uzun geceyi ne falcılar, ne de zaman ölçenler bilemez.

Onun kaç saat sürdüğünü hastalara sor. (gam tutkunlarına –âşıklar’a-)

Ya da Yahya Kemal’in,

Şeb-i yeldâda uzar fecre kadar kıssa-ı aşk

Tâ ki Mecnûn bitirir nutkunu Leylâ söyler


Yani;

Aşk hikâyesi, yılın en uzun gecesinde bile şafak sökene kadar sürer; öyle ki Mecnûn sözünü bitirse Leylâ başlar; Leylâ sussa Mecnûn anlatır.

Yine yazının başında alıntıladığım merhum Necip Fazıl’ın şiiri apaçık geçmek bilmeyen uzun geceleri ancak hastalar, gam çekenler ya da âşıklar bilirler.

Her neyse…

Aralık güzeldir,

Akşam erken olur.

Ne eylüldeki melankoli,

Ne ekimdeki okul telaşı,

Ne de kasımın mevsim dönümü, gerilimi olur aralıkta...

Her şeye rağmen,

Güzeldir aralık.

Güzel...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR