USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tek yol...

03-09-2018



Ben kategorik olarak, Kıbrıs Sorunu’nun bir federasyonla çözülmesi gerektiğine inanırım. İki nedenden:

Öncelikle bu kadar küçük bir memleketin ikiye bölünmesinin iki tarafta da ekonomik verimliliği olmayacağına inanırım…

Ve sonra, buradaki bu sütüşmenin, dönem dönem anavatanları da çatışmanın içine çekerek, Doğu Akdeniz’de güvenlik zaafı yaratacığını, bunun da üçüncü taraflara yarayacağını ve sadece anavatanlar ve bizim değil, bölge halklarının çıkarlarının ve güvenliğinin de bundan zarar göreceğini düşünürüm.

Ancak, bulunacak “çözüm”ün adı ile beraber, içeriğinin ne olacağı da beni yakından ilgilendirir! Çünkü daha önce bulunan “çözüm”ün sorunun asıl sebebi haline getirilebileceğini gördük, biliyoruz. Sahip olduğum dünya görüşü de bu türden ulusal sorunların, kelle sayısına bakılmaksızın, tarafların “eşit temsiliyeti” ile çözülebileceğini öngörür. Bu sütunda yüzlerce dafa Lanin’in ulusal sorun çözümlemelerinden alıntılar yayınladım. Marx ve Engels’in federasyon ve uniter devlet farkına dair görüşlerinden iktibaslar da cabası… Bu temel üzerinden, devam edelim…

Bizim tarafın, (Kıbrıs Türkleri ve Türkiye) 1974 sonrasında kuzeyde sürdürülebilir bir ekonomik yapı kurmadığımız, kuramadığımız, Mısır’daki sağır sultanın bile bildiği bir gerçektir. Bunun sonucunda, zaten kapitalizmin doğasında olan dönemsel krizler, burada dünyadaki örneklerinden çok daha yıkıcı olabiliyor. İkide bir, bunu yaşıyoruz… Her sıkıştığımızda da şimdilik sadece Türkiye bize bazı “paketler” öneriyor, çünkü tek finans kaynağımız da orası… Örneğin Güney Kıbrıs’a da parasını Yunanistan’a kaptırıp batınca, AB bir paket önerdi ve bir de Triumvira gönderip, seve seve uygulattı. Yani bu konuda dünyada tek örnek değiliz. IMF ile Dünya Bankası dünyadaki her ekonomiye müdahale ediyorlar, Türkiye dahil…

Bu çerçevede Annan Planı Referandumu sonrasında, bizim de AB üyesi olabileceğimiz durumu ortaya çıkınca, Dünya Bankası bize de uzmanlarını gönderip, ekonomimizi inceledi ve kendi düzenleri ile bizim uyum sağlayabilmemiz için, değişik tarihlerde, bir miktar rapor yayınlayıp, bize “düze çıkmak için” almamız gereken önlemleri duyurdu. Yani, kucaklaşmak için çok hevesli olduğumuz “dünya ekonomisi” ile uyum sağlamamız, “AB Kriterleri’ne uymamız” konusunda ne yapmamız gerektiği hakkında görüşlerini bildirdi. “ Tek yol federasyon” diyoruz ya? Ha işte o “tek yol”un olması için ne yapmamız gerektiği ya da olursa ne yapacağımız konusundaki görüşlerdir bunlar…

DPÖ’müzün müsteşarı sayın Ödül Muhtaroğu’nun, Havadis gazetesinde çıkmış olan bir makalesinden öğreniyoruz ki Dünya Bankası’nın bize biçtiği gömlek, şöyledir: Bkz. https://www.havadiskibris.com/dunya-bankasi-raporu-malumun-ilani/amp/

Sayın müsteşar, “Dünya Bankası’nın, Aralık 2012 tarihinde yayımladığı, 90 sayfalık Kıbrıs Türk ekonomisinin değerlendirildiği rapor, basınımızda ve ekonomi çevrelerinde gündeme getirilip değerlendirildi… Dünya Bankası’nın raporda değindiği konuları ve sorunları biz de biliyoruz. Biz de, kendi hazırladığımız raporlarda, ekonomik programlarda bunlara değiniyoruz, çözümlerini yazıyoruz ama önemli olan bunları süreç içinde hayata geçirebilmektir. Bunların birçoğunu hayata geçiremediğimiz zaman, sorunlar katlanarak, büyüyerek karşımıza çıkmaya devam edecektir. Bu sorunları çözemezsek, bunları içeren, birçok Dünya Bankası, AB, BM raporu çeşitli dönemlerde karşımıza çıkmaya devam edecektir.” Diyerek lâfa girmiş ki haklı… Biliyoruz, duymak istemiyoruz…

Devam ediyor: 

“ Rapora göre;

Devletin, maaş ve sosyal haklar için yaptığı ödemeler çok yüksek görülüyor. Sosyal haklar için yapılan harcamalar, sağlık ve eğitim bütçelerinin kat kat üstünde gerçekleşiyor. Bundan dolayı da eğitim, sağlık harcamalarına bütçede istenilen oranda pay ayrılamıyor. Eğitim Bakanlığı bütçesinin çok büyük bir kısmı maaş ödemelerine gidiyor. Öğretmen sayılarının çok fazla, çalışma saatlerinin benzer ülkelere göre az olduğu vurgulanıyor. 

Sağlık sektöründe, yataklı tedavi masrafları Avrupa ve Amerika’ya göre 2 katı fazla harcama var. Sistemin ayaklı tedavi üzerine döndürülmesinin daha rasyonel olacağı belirtiliyor. Devlette çalışan doktorların mesai saatlerinin yetersiz ve verimsiz olduğu, yeniden düzenleme yapılması gerektiği vurgulanıyor.

Kamu personeli sayısı ve maaşlarının da azaltılması ve dondurulması gerektiği raporda yazılıyor. Maaşların dondurulması, kamuya yeni personel alınmaması, geçici personellerin azaltılması, 13. maaşların ve ek mesailerin kaldırılması gerektiği üzerinde duruluyor.

Sosyal güvenlik ve emeklilik haklarının mutlaka revize edilmesi gerektiği raporda önemli bir yer tutuyor. Kamu emekli sisteminin çok bonkör olduğu üzerinde duruluyor. Emekli ikramiyeleri ve emekli maaşlarının azaltılmasına işaret ediyor ve asgari emekli maaşının, kişinin çalışırken aldığı maaşın % 20’si olsun diyor. Emekli ikramiyelerinin ödenmesinin yıllara göre yayılması ve kamu-özel emeklilik iştirak paylarının eşitlenmesi gerektiği, ayrıca sosyal yardımların az olduğu, adil olmadığı ve fakirler yerine ihtiyacı olmayanların da sosyal yardım aldığı raporda vurgulanıyor.

Yapılacak reformlar ve düzenlemelerle vergi tahsilatı artırılmalı, belediyeler, gelir kaynaklarını geliştirmeli, KDV rejimi basitleştirilmelidir. Devletin vergi tahsilatı arttığı, harcamaları azaltıldığı zaman da gelir vergisi oranlarının düşürülmesi gündeme gelebilecektir…

Dünya Bankası raporunda, KKTC’de, Türkiye yardım ve desteklerine bağımlı bir ekonomik yapının geliştiğine vurgu yapılmaktadır.”

“AB ile ekonomik uyum” için ortada duran engeller ve alınması gereken önlemler, bunlardır, diyor Dünya Bankası…

“Çözüm”… Budur işte… “Ek mesai bizim hakkımız” diye ona da karşı çıkılacak mı? Merakla bekliyorum. “Kaldırın” diyor, herifçioğlu… “Maaşı düşürün, az çalışıyorlar, çok para alıyorlar, parayı kısın, daha çok çalıştırın” diyor…” Nedir be bu emeklilik mamması?” diyor…

Hade yarın kuralım şu federasyonu… Hiç sorup, suvalanmadan… Bize de bu müstahaktır zaten… Lâftan anlamıyoruz madem, seve seve…
Cyprus Mail de “Görüşümüz” diye bir makale yayınladı… “ Kıbrıs Türk kamu çalışanları, gerçekle temasını kaybetti” diyor… Onlar bile ürktü…


SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR